Su
akar yatağını bulur
Su akıp giderken yatağını bulması en doğalıdır. Haziran Ayaklanması ile beraber geçen zamanda su yatağını bulmaya başlamıştır. ABD emperyalizminin varlığını devam ettirebilmesi için de suyun yatağını değiştirmesi gerekmektedir. Bu doğa ile emperyalizm arasındaki diyalektik bağdır. Emperyalizm doğaya savaş açmıştır, sömürmeye çalışmaktadır. Sömürdükçe yaşamını devam ettirecektir. Doğal afetlerin sayısının hızla artması da doğanın emperyalizme karşı bir cevabıdır. Doğa bile emperyalizme karşıdır, mücadele etmektedir. Ortadoğu’da yükselen halk hareketlerini ve emperyalizmin Ortadoğu’ya, özellikle Suriye’ye karşı yaptığı operasyonları da bu kapsamda değerlendirmek yerinde olacaktır.
Mısır Halkının Mursi’yi devirmesi, Türkiye’de BOP
Eşbaşkanı’na karşı büyüyen Cumhuriyet hareketinin yükselmesi ve Suriye’nin
ABD’yi ve piyonlarını bozguna uğratması suyun, ABD emperyalizminin denetiminden
çıktığının göstergesidir.
Çocuklar hayaletlerden korkarlar
Komünist Manifesto’nun ilk cümlesinde “Avrupa’da bir hayalet dolaşıyor” der. Bu hayalet Avrupa’da devrim yapacağı öngörülen işçi sınıfı hayaletidir. Peki, 12 Eylül’ün çocuğu AKP hangi hayaletten bu kadar korkmaktadır? Polisini savaş düzenine sokan, cinayetler işleten AKP, neden bu kadar korkmaktadır? Yandaş medyanın Türkiye’nin en büyük halk hareketi yaşanırken penguen belgeselleri göstermek zorunda kalmasına sebep olan bu hayaletin adı nedir?
Bu hayalet Osmanlı’nın ilk aydını Şinasi’nin, Mağusa
zindanlarını yıkan Namık Kemal’in emperyalizme ve ortaçağ gericiliğine karşı
devrimle çıkan Mustafa Kemal’in hayaletidir. 150 yıllık geçmişi olan
Batıcılığın, gericiliğin, cumhuriyet düşmanlarının korkusu olan Jön Türk
hayaletidir.
Barikatlardaki hayalet
AKP’nin faşizmine karşı Türkiye'nin her yerinde direniş mevzileri oluşmuş barikatlar kurulmuştur. Bu barikatların sağlam durmasındaki etken, büyük tecrübelerin barikatların en önünde direnmiş olmalıdır. Mehmet, Reşat ve Nuri Beyler başındaki püsküllü fesleriyle Paris komünü barikatlarında en önde çatışmışlar ve Haziran Ayaklanması’nda da barikatların en önünde görevlerini almışlardır. Barikatlardaki hayalet üç Türk lakaplı Jön Türklerdir. Jön Türklerin karakterinin zihinlerde ortak bellek haline gelmesinin yansımasıdır Haziran mücadelesi. Büyük mirası devralmış bulunmaktayız.
Ortaçağ gericiliğine ve onun temsilcilerinin,
padişahlık ve mutlakiyetçiliğe karşı Jön Türkler nasıl mücadele ettiyse,
Haziran Ayaklanması’nda da Ortaçağ’ın günümüz temsilcisi olan AKP gericiliğine
karşı bir mücadele yürütülmüştür. Her iki dönemde de hedef siyasaldır ve
gericiliğe karşı bir mücadele vardır. Haziran Ayaklanması’nın tarihsel
köklerini daha iyi kavrayabilmek için Bilim ve Ütopya dergisinin “İslam’da
Ücretli Cinsellik” sayısındaki Dr. Alp HAMUROĞLU’nun makalesini okunmasını
öneririm.
Bir peri bacası oluşurken; yılların birikimine,
lavların şiddetine, rüzgâra ve akarsulara direnmesiyle oluşur. Mizah da
oluşurken böyle bir süreçten geçer. Bir birikime ve mücadeleye yaslanır.
Nasrettin Hocalar bu milletten çıkıyorsa bu milletin gericiliğe karşı bir
mücadele ettiğinin göstergesidir. Şinasi'nin mizah yazıları, göle yoğurt
çaldıran Nasrettin Hoca birikimi bugün “çare Drogba”, “biber gazı cildi
güzelleştirir” sloganlarının çıkmasını sağlamıştır. Mücadelenin en güçlü silahı mizah haline gelmiştir.
Haziran Ayaklanması ile beraber bireysel özgürlükler
toplumsal özgürlükler haline dönüşmüştür. Liberallerin cemaatlerin ağızlarından
düşürmediği demokrasi, özgürlük, eşitlik gibi kavramlar halka geçmiştir.
Bireyler, özgürlük mücadelesinin ancak toplumun özgürlük mücadelesi ile
gerçekleşebileceğini belleğine kazımıştır. Zafer işareti artık halkın elindedir
ve zaferler yakındır.
Bil
ki tomurcuk gül zamansız açmaz. Bir tomurcuğun
olgunlaşma süreci vardır. Bir güneş ışığına ve suya ihtiyaç duyar. 19 Mayıs'ta
dirilen gençlik hareketi ve 29 Ekim'de Ulus meydanında barikatları yıkan
cumhuriyet hareketi, tomurcuğun suyu olmuştur. İşçilerin, doktorların,
öğrencilerin sokaklara çıkması ise; güneş ışığı. Haziran Ayaklanması da bu
hareketler sonucu açan tomurcuk halini almıştır. Tomurcuğun gül açması ise
yakındır.
Olağanüstü zamanlarda liseliler tarih sahnesine
çıkar ve roller üstlenir. Kurtuluş Savaşı zamanında da Kayseri Melik Gazi
Lisesi öğrencileri mücadeleye katılmak için okuldan kaçmışlardır. Okul
defterinde “Bu yıl mezun verilememiştir” yazmaktadır, hepsi birer devrim şehidi
olmuşlardır.
Heybeliada Deniz Lisesi öğrencileri, yaşları henüz
14-15 olmamasına rağmen Anadolu'ya kaçarak Kurtuluş Savaşı mevzilerinde
savaşmışlardır.
Erdal Eren 80 döneminde en önde mücadele etmiştir.
Hayatı pahasına geri adım atmamıştır.
Ve Haziran Ayaklanması’nda liseliler tarihin verdiği
görevi üstlenmiş ve mevzilenmiştir. Söyledikleri marşlarla, ürettikleri
sloganlarla mücadele tam bitti derken “Bu daha başlangıç” deyip mücadeleyi
alevlendirmişlerdir.
Haziran’dan Ekim’e geçtiğimiz günlerde ise TGB
Liseli, “Gelecek Geleceğini Kuruyor” sloganıyla 49 il ve 11 ilçeden 300
delegenin katılımıyla Türkiye Liseliler Birliği’ni kurma kararı almıştır.
Kurultay sonrası Anıtkabir'e giderek “Ant” içmişlerdir. Gericiliğin ve
emperyalizmin milli değerlerimize saldırısının daha da arttığı bu dönemde emek
hırsızlarına, Andımızın kaldırılmasına, çocuk işçi ve gelinlere karşı 29
Ekim’de tarih sahnesine çıkmış, ilk derslerini başarılı bir şekilde
geçmişlerdir.
Türbanın meclise kadar girdiği, bilimin okullardan
tasfiye edildiği, vatanın bağrına nifak tohumlarının ekildiği bugünlerde,
Türkiye Liseliler Birliği olarak 10 Kasım'da başka bir derse hazırlanıyoruz.
Tüm Türkiye'den gelecek liseli arkadaşlarımızla beraber saat 08.00’da Kızılay
AVM önünden Tandoğan’a ve ardından Anıtkabir’e yürüyeceğiz. 10 Kasım'ın yas
değil mücadele günü olduğunu cümle âleme göstereceğiz.
Bora Çelik – TLB Genel Başkanı