18 Şubat 2014 Salı

Su Akar Yatağını Bulur

Su akar yatağını bulur

Su akıp giderken yatağını bulması en doğalıdır. Haziran Ayaklanması ile beraber geçen zamanda su yatağını bulmaya başlamıştır. ABD emperyalizminin varlığını devam ettirebilmesi için de suyun yatağını değiştirmesi gerekmektedir. Bu doğa ile emperyalizm arasındaki diyalektik bağdır. Emperyalizm doğaya savaş açmıştır, sömürmeye çalışmaktadır. Sömürdükçe yaşamını devam ettirecektir. Doğal afetlerin sayısının hızla artması da doğanın emperyalizme karşı bir cevabıdır. Doğa bile emperyalizme karşıdır, mücadele etmektedir. Ortadoğu’da yükselen halk hareketlerini ve emperyalizmin Ortadoğu’ya, özellikle Suriye’ye karşı yaptığı operasyonları da bu kapsamda değerlendirmek yerinde olacaktır.
Mısır Halkının Mursi’yi devirmesi, Türkiye’de BOP Eşbaşkanı’na karşı büyüyen Cumhuriyet hareketinin yükselmesi ve Suriye’nin ABD’yi ve piyonlarını bozguna uğratması suyun, ABD emperyalizminin denetiminden çıktığının göstergesidir.

Çocuklar hayaletlerden korkarlar

Komünist Manifesto’nun ilk cümlesinde “Avrupa’da bir hayalet dolaşıyor” der. Bu hayalet Avrupa’da devrim yapacağı öngörülen işçi sınıfı hayaletidir. Peki, 12 Eylül’ün çocuğu AKP hangi hayaletten bu kadar korkmaktadır? Polisini savaş düzenine sokan, cinayetler işleten AKP, neden bu kadar korkmaktadır? Yandaş medyanın Türkiye’nin en büyük halk hareketi yaşanırken penguen belgeselleri göstermek zorunda kalmasına sebep olan bu hayaletin adı nedir?
Bu hayalet Osmanlı’nın ilk aydını Şinasi’nin, Mağusa zindanlarını yıkan Namık Kemal’in emperyalizme ve ortaçağ gericiliğine karşı devrimle çıkan Mustafa Kemal’in hayaletidir. 150 yıllık geçmişi olan Batıcılığın, gericiliğin, cumhuriyet düşmanlarının korkusu olan Jön Türk hayaletidir.

Barikatlardaki hayalet

AKP’nin faşizmine karşı Türkiye'nin her yerinde direniş mevzileri oluşmuş barikatlar kurulmuştur. Bu barikatların sağlam durmasındaki etken, büyük tecrübelerin barikatların en önünde direnmiş olmalıdır. Mehmet, Reşat ve Nuri Beyler başındaki püsküllü fesleriyle Paris komünü barikatlarında en önde çatışmışlar ve Haziran Ayaklanması’nda da barikatların en önünde görevlerini almışlardır. Barikatlardaki hayalet üç Türk lakaplı Jön Türklerdir. Jön Türklerin karakterinin zihinlerde ortak bellek haline gelmesinin yansımasıdır Haziran mücadelesi. Büyük mirası devralmış bulunmaktayız.
Ortaçağ gericiliğine ve onun temsilcilerinin, padişahlık ve mutlakiyetçiliğe karşı Jön Türkler nasıl mücadele ettiyse, Haziran Ayaklanması’nda da Ortaçağ’ın günümüz temsilcisi olan AKP gericiliğine karşı bir mücadele yürütülmüştür. Her iki dönemde de hedef siyasaldır ve gericiliğe karşı bir mücadele vardır. Haziran Ayaklanması’nın tarihsel köklerini daha iyi kavrayabilmek için Bilim ve Ütopya dergisinin “İslam’da Ücretli Cinsellik” sayısındaki Dr. Alp HAMUROĞLU’nun makalesini okunmasını öneririm.
Bir peri bacası oluşurken; yılların birikimine, lavların şiddetine, rüzgâra ve akarsulara direnmesiyle oluşur. Mizah da oluşurken böyle bir süreçten geçer. Bir birikime ve mücadeleye yaslanır. Nasrettin Hocalar bu milletten çıkıyorsa bu milletin gericiliğe karşı bir mücadele ettiğinin göstergesidir. Şinasi'nin mizah yazıları, göle yoğurt çaldıran Nasrettin Hoca birikimi bugün “çare Drogba”, “biber gazı cildi güzelleştirir” sloganlarının çıkmasını sağlamıştır. Mücadelenin en güçlü silahı mizah haline gelmiştir.
Haziran Ayaklanması ile beraber bireysel özgürlükler toplumsal özgürlükler haline dönüşmüştür. Liberallerin cemaatlerin ağızlarından düşürmediği demokrasi, özgürlük, eşitlik gibi kavramlar halka geçmiştir. Bireyler, özgürlük mücadelesinin ancak toplumun özgürlük mücadelesi ile gerçekleşebileceğini belleğine kazımıştır. Zafer işareti artık halkın elindedir ve zaferler yakındır.
Bil ki tomurcuk gül zamansız açmaz. Bir tomurcuğun olgunlaşma süreci vardır. Bir güneş ışığına ve suya ihtiyaç duyar. 19 Mayıs'ta dirilen gençlik hareketi ve 29 Ekim'de Ulus meydanında barikatları yıkan cumhuriyet hareketi, tomurcuğun suyu olmuştur. İşçilerin, doktorların, öğrencilerin sokaklara çıkması ise; güneş ışığı. Haziran Ayaklanması da bu hareketler sonucu açan tomurcuk halini almıştır. Tomurcuğun gül açması ise yakındır.

90 kuşağı örgütleniyor
Olağanüstü zamanlarda liseliler tarih sahnesine çıkar ve roller üstlenir. Kurtuluş Savaşı zamanında da Kayseri Melik Gazi Lisesi öğrencileri mücadeleye katılmak için okuldan kaçmışlardır. Okul defterinde “Bu yıl mezun verilememiştir” yazmaktadır, hepsi birer devrim şehidi olmuşlardır.
Heybeliada Deniz Lisesi öğrencileri, yaşları henüz 14-15 olmamasına rağmen Anadolu'ya kaçarak Kurtuluş Savaşı mevzilerinde savaşmışlardır.
Erdal Eren 80 döneminde en önde mücadele etmiştir. Hayatı pahasına geri adım atmamıştır.
Ve Haziran Ayaklanması’nda liseliler tarihin verdiği görevi üstlenmiş ve mevzilenmiştir. Söyledikleri marşlarla, ürettikleri sloganlarla mücadele tam bitti derken “Bu daha başlangıç” deyip mücadeleyi alevlendirmişlerdir.
Haziran’dan Ekim’e geçtiğimiz günlerde ise TGB Liseli, “Gelecek Geleceğini Kuruyor” sloganıyla 49 il ve 11 ilçeden 300 delegenin katılımıyla Türkiye Liseliler Birliği’ni kurma kararı almıştır. Kurultay sonrası Anıtkabir'e giderek “Ant” içmişlerdir. Gericiliğin ve emperyalizmin milli değerlerimize saldırısının daha da arttığı bu dönemde emek hırsızlarına, Andımızın kaldırılmasına, çocuk işçi ve gelinlere karşı 29 Ekim’de tarih sahnesine çıkmış, ilk derslerini başarılı bir şekilde geçmişlerdir.
Türbanın meclise kadar girdiği, bilimin okullardan tasfiye edildiği, vatanın bağrına nifak tohumlarının ekildiği bugünlerde, Türkiye Liseliler Birliği olarak 10 Kasım'da başka bir derse hazırlanıyoruz. Tüm Türkiye'den gelecek liseli arkadaşlarımızla beraber saat 08.00’da Kızılay AVM önünden Tandoğan’a ve ardından Anıtkabir’e yürüyeceğiz. 10 Kasım'ın yas değil mücadele günü olduğunu cümle âleme göstereceğiz.

                                                                                                         Bora Çelik – TLB Genel Başkanı